Uzman Klinik Psikolog/ Psikoterapist
Fundem Ece ERDEM
Uykunun Psikolojimiz Üzerindeki Etkisi & Uykusuzluğun Yol Açtığı Psikolojik Problemler
Uykunun yaşam kalitemiz için önemli bir etkisi vardır. Uyku bizim bilişsel ve bedensel olarak yenilendiğimiz hayatımızın önemli kısmıdır. Uyku sayesinde beynimizin şarj olduğunu söyleyebilirim. Çünkü uyku esnasında, beyindeki sinir hücreleri onarılır, bu sinir hücreleri arasındaki bağlantılar kurulup aktivasyonu sağlanır. Ayrıca bedensel olarak da kaslarımızın ve diğer doku hücrelerinin de yenilenmesi, uykunun yaşamımızda ne kadar önemli bir rol oynadığının göstergesidir. Aynı zamanda metabolizma düzenlenir ve enerji tasarrufu sağlanır.
Genel olarak uykunun fizyolojimizdeki etkilerini konuştuk. Şimdi bakalım uykunun psikolojimiz üzerinde nasıl bir etkisi var?
Uykunun bellek işlevlerindeki etkisine bakıldığında ise bilgilerin işlenmesi, hafızaya yerleşmesi, entelektüel becerileri ortaya koyabilme enerjisini sağlamak gibi önemli görevleri vardır. Öğrenmenin tamamlanabilmesi için uyku olmazsa olmaz bir rol oynar. Uykusuzluk duygu alanında düzensizliklere yol açabilir. Uykusuzluk; mutluluk duygusunda azalma, kendini kontrol etmede güçlük, sinirlilik durumu, mizah duyumunda azalma, sosyal ortamlardan kaçınma, mental esneklik, yaratıcı özelliklerde azalma gibi birçok psikolojik problemi beraberinde getirmektedir. 1966 senesinde gerçekleştirilen kontrollü bir deneyde, bir grup insan 205 saat uykusuz bırakılıyor. Bu sürenin sonunda deneye katılanlarda düşünememe, kelimeleri hatırlayamama hatta ilerleyen evrelerde halüsinasyon görmeye başlamışlar. Daha uzun uykusuzluk süresinin ölüme sebep olacağı öngörülmektedir.
Uykusuzluk beraberinde nasıl psikolojik problemler doğurur?
Uykusuz kalan bireylerde yeme bozukluklarına rastlanılmaktadır. Tıkınırcasına yeme bozukluğu ya da duygusal yeme bozukluğu karşılaşılan psikolojik problemler arasındadır. Uykusuzluk duygulanımda da dengesizliğe yol açtığından, yemek yeme duyguları telafi etme çabası gibi karşımıza çıkar. Ancak sonrasında her zaman pişmanlık duyulur. Beraberinde görülen bir diğer psikolojik problem ise depresyondur. Uykusuz kalan bireyler mutsuz ve isteksiz hissetmeye başlarlar. Tahammülleri düşüktür ve negatif düşünce yaygındır. Aşırı yeme ya da iştahsızlıkla birlikte de depresyon eşlik eder. Bu evrede hareket etmek istemeyen kişilerin enerjisinde de düşüşler olduğundan, yattıkları yerden kalkmak dahi istemezler. Uykusuzluğa yol açan fizyolojik etmenlerin %5-9’u da solunum problemleridir. Solunum problemi yaşayan bireylerin kaygıları da artmaktadır. Çünkü “uykumda nefesim kesilirse ve ölürsem” gibi karamsar düşünceler kaygıyı doğurmaktadır. Bununla bağlantılı olarak panik atak belirtisiyle başvuran danışanlarımız çoğunluktadır. Aynı yeme bozuklukları gibi uykusuzluk alkol/madde bağımlılıklarında da önemli rol oynamaktadır. Uykuya geçişte zorlanan bireyler alkol ya da madde alarak gevşeyip uykuya geçmeye çalışırlar. Ancak doz git gide yetmemeye başlar ve alınan dozu arttırmaya başlarlar. Bununla bağlantılı olarak da bağımlılık oluşur. Çünkü alkol ya da madde yoksunluğunda kişiler kendisini huzursuz, gergin, öfkeli, dikkati dağınık, tahammülsüz hissedebilirler.
Son olarak da uykusuzluğun daha da tetiklediği psikolojik rahatsızlıklar arasında sosyal fobi vardır. Kişi uykusuz kaldıkça sosyalleşmeden kaçınır ve kalabalık içinde kendisini güvensiz hissetmeye başlar. Böyle olunca da ev güvenli ortam olduğundan, yalnızlaşıp, kimseyle görüşmek istemeyip, odasından çıkmamaya başlar. Çünkü dışarısı ve diğer insanlarla bir arada olmak onun için güvensizdir. Uykunun hayatımızda çok önemli bir rolü olduğu ve uykusuzluğun yol açtığı problemlerin de yaşam kalitemizi nasıl etkilediğini ele aldık. Bunları okuyup, uyku hijyenini sağlayıp, hala psikolojik etmenler nedeniyle uykusuzluk problemi yaşıyorsanız ya da uykusuzluk nedeniyle psikolojik etmenler ortaya çıkıyorsa o zaman mutlaka bir psikoterapiste başvurmanızı tavsiye ederim. Unutmayın hiçbir şey çözümsüz değildir. Yeter ki çözüm için adım atalım.